Beyza Alkoç «3391 Kilometre»

Beyza Alkoç «3391 Kilometre» kitabının açıklaması

Beyza Alkoç’un “3391 Kilometre” adlı eseri, aşkın sınırlarını zorlayan ve mesafelerin aşka engel olup olamayacağını sorgulayan unutulmaz bir hikaye sunuyor. Kitap, birbirini hiç görmemiş, ellerini tutmamış ve aynı havayı solumamış iki insanın, 3391 kilometrelik bir mesafeye rağmen filizlenen duygularını ele alıyor. Okuyucuya, aşkın sadece bir duygu değil, aynı zamanda kilometrelerce uzakta bile hissedilebilen güçlü bir bağ olduğunu gösteriyor.

Birbirinden farklı şehirlerde yaşayan iki gencin hikayesi, mesafelerin sevgiye engel olamayacağını kanıtlıyor. Beyza Alkoç, satırlarında mesafeleri aşan bir aşkın derinliklerine iniyor ve okurlarını hem duygusal hem de düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor. “3391 Kilometre” ismi, yalnızca bir rakam değil, aynı zamanda aşkın fiziksel uzaklıkları nasıl yok sayabileceğinin bir simgesi. Çünkü kitap, “Aşk, kilometrelerle ölçülemez; kalbin duyduğu her şey, her yerde hissedilir,” mesajını veriyor.

Kitap, okurlarını sadece mesafelerin fiziksel anlamını sorgulatmakla kalmıyor, aynı zamanda aşkın en imkansız koşullarda bile filizlenebileceğini de gösteriyor. “3391 Kilometre”deki karakterler, okuyucuyu hayal gücünün ve duyguların sınırlarını aşmaya davet ediyor. Onların yaşadığı her an, okuyucunun kendi hayatında sorgulayacağı soruları ve hisleri beraberinde getiriyor.

Bu 472 sayfalık özel eseri keşfetmek için hemen harekete geçebilirsiniz. “3391 Kilometre”, PDF, ePub ve e-kitap formatlarında ücretsiz olarak indirilebiliyor. Kitap, aşkın gücüne, mesafelere rağmen filizlenebilen bağlara inanan herkes için bir rehber niteliğinde. Beyza Alkoç’un bu sürükleyici hikayesi sizi bekliyor. Mesafeler gerçekten aşka engel mi? Bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorsanız, “3391 Kilometre”yi okuyarak bu eşsiz hikayeye kendinizi bırakabilirsiniz.

O kitap video yorumu

O Alıntılar

• “Görmemek değildi katlanılamayan, yanında olamamak, yanı başında duramamaktı.”
• “Keşke kuş olsam. Sana gelirdim şimdi.”
• “Aşığın hastalığını alıp götüren aşığının umuduymuş.”
• “Hiçbir zaman içinde bulunamayacağımız fotoğraflar, asla önünde duramayacağımız binalar, adım atma ihtimalimizin dahi olmadığı merdivenler. Binemeyeceğimiz trenler, alamayacağımız biletler, gidemeyeceğimiz şehirler.”
• “Seninle neler neler yaşadık, hatırlıyor musun? Neler gördük, neler atlattık, kaç yüke direndik. Ne acılar çektik seninle, kaç gece ağladık, kaç kez kendi avuçlarımızı sıka sıka canımızı acıttık, kaç kez dudağımızı kanattık, kaç kez bağırmak istedik ama sustuk, kaç kez sevdik, kaç kez söyleyemedik, kaç kez korktuk, kaç kez kaçtık…”
• “O an anlamış, evren onları birbirine, önlerine engeller koymadan kavuşturmayacakmış…”
• “Ruhumun öldüğünü hissediyorum.”
• “Asla. Onun parmağı olamayacak insanlarla çevriliydi hayatım. Ve ben aramızdaki yolların, asfaltların, denizlerin, okyanusların, adaların, şehirlerin beni ondan mahrum etmesine izin vermeyecektim.”