Gökçen Koçan «Onsra Nar» kitabının açıklaması
Aşk, bazen en derin yaraları açar… ve bazen de en yakıcı ateşiyle yüreği küle çevirir. Gökçen Koçan’ın kaleminden çıkan Onsra Nar, affetmenin ve unutmanın mümkün olmadığı bir hikâyeyi anlatıyor.
Hevybanû ve Alp Aslan… Birbirlerine gönüllerini açarken, aynı zamanda kapanmaz yaralar açtılar. Her kelimenin bir hançer gibi saplandığı, her suskunluğun bir uçurum kadar derinleştiği bir geçmiş… Affedememek mi daha ağır, yoksa kalmak mı? Hevybanû’nun gitmekten başka çaresi yoktu belki de, ama Alp Aslan’ın tek dileği vardı: “Yine de burada kal.”
Gözlerden sürgün edilen bir sevda, yürekten koparılan bir geçmiş… Hevybanû’nun kararı kesin: Onu affettiği gün, Alp Aslan’ın şehadet haberi ona ulaşmalı… Peki, gerçekten gitmek bu kadar kolay mı? Kalbini sürgüne gönderen bir ruh, geride kalan anıları silebilir mi?
Onsra Nar, derin duygular, pişmanlıklar ve en yıkıcı aşkla yoğrulmuş bir roman. Unutulmaz diyalogları ve çarpıcı anlatımıyla, okuru en acı veren sorularla baş başa bırakıyor: Sevda bir yangınsa, külleriyle yaşamak mümkün mü?
O Alıntılar
- “Gök kubbe çöküp yaşam son bulmadıkça; Türk, bastığı her toprakta daima var olacak!”
- “Ya hep ya hiç temennileriyle çıkılan yollarda, hiçliği yaşamadan ebediyete ulaşamazsın.”
- “Hayat, yeni başlangıçlar ve araya atılan virgüllerden ibaret değildir… Bazen kendi öykünün sonunu kendin yazman gerekir.”
- “Ben sana hiç ‘seni seviyorum’ demem ama sen iliklerine kadar hissedersin.”
- “Hiç düşünülmemiş, merak edilmemiş olmak insanın canını acıtıyordu. Oysaki ben kimsesiz bile değildim ama akla dahi gelmemek var ya, insana çok koyuyordu.”
- “Siz erkekler… Kadınlardan daha çok ne istediğiniz belli değil ama suçu da bize atmak, âdetiniz.”
- “Sana ulaşan tüm yollar tutulu, Hevybanu ve sen; yüzünü bana dönüp sana çıkan yolları aydınlatmak yerine, sırtını dönüp beni karanlıklara mahkum ediyorsun.”
- “Şu hale bak,” dedi gövdesini göstererek. “Kapından ayrılamıyorum! Söylesene bana, sevdiğini söyleyince mi sevmiş oluyor bir insan yoksa canını yoluna serince mi? Hangisi daha büyük? Hangisi daha yüce? Hangisi daha eşsiz? Nedir bunun kıstası? Söyle ben de bileyim!”